14 Haziran 2009 Pazar

KENDİ MEZARINI KAZAN ADAM



KENDİ MEZARINI KAZAN ADAM

Uzunçam köyü Duraklı (Önceki adı Gidensu) mahallesinden Mehmetali oğlu 1933 doğumlu Seyitali Özdemir.Nam-ı diğer Memilanın Seydali.Kendi kabrini kendi kazdı.Niçin acaba. Kendisi nasıl anlattıysa öyle nakletmeye çalışacağım.
Merhume Havva Dudu(Allah rahmet eylesin) ile hayatlarını birleştirmişler.Mutlu bir evlilik hayatı yaşamışlar.Bu evliliklerinden beş yada altı tane bebek ya dünyaya gelmeden yada doğduktan sonra vefat etmişler.Başka bir hanımla da kısa süre bir evliliği olmuş ondan doğan bebek te yaşamamış.Yani çocuk büyütüp ellerinden bir bardak su içmek nasip olmamış.Alın yazısı-kader denilen bu olsa gerek.Kuşa süt nasip olsa anadan olurdu.Atasözü böyle olaylar için söylenmiş.
Hak vaki olmuş 2003 yılında eşi Havva Dudu hanımefendi de vefat etmiş.Ölüm gerçek olup hiçbir kimse ölümden kaçamıyacağına göre; her canlı ölümü tadacağına göre ne olur ne olmaz diyerekten kendi mezarını kendi sağlığında kazmış ;mermer ile kaplamış.Şu anlık üzerini de oluklu galvenizli saç ile kapatmış, ebedi istirahatgahını hazırlamış hakkın emrini beklemeye başlamıştır.
Ülkemizin çoğu yerlerinde mezarlar üçret karşılığında kazılıyor ancak bizm köyümüzde imece usulü, sevabına kazılıyor.Seydali dayı da köyün bütün işlerinde imece olarak çalışanların başında gelir.Dolaysiyle başkalarının mezarını sevabına koşa koşa kazan Seydali Dayı bu sefer de kendi mezarını eşinin yanına kendisi inşa etmiştir.Allah sana sağlıklı,uzun ömürler versin seydali dayı.Köyde sen hizmetlerinle tanınan muhterem bir insansın.Çoluk çocuğun olmamakla ne kabrin kazılmadan kalır nede sen duasız kalırsın.
Lokman hekim diyorki: Şu iki şeyi hiç aklınızdan çıkarmayın ÖLÜMÜ ve ALLAH’ı Şu iki şeyide hiç aklınıza getirmeyin YAPTIĞINIZ İYİLİĞİ, GÖRDÜĞÜNÜZ KÖTÜLÜĞÜ.Ölümü aklından çıkarmayıp mezarını yaptırdığın için de Allah sevap yazmıştır beklide.Her ik cihanda aziz ol.Allaha emanet ol seydali dayı.
MEMLEKET SEYAHATİM

Her yıl olduğu gibi bu sene de sılaya doğru yola çıkmaya karar verdim.Zira geçtiğimiz ekim aylarında kaderine terk ettiğim birkaç kovan arıya bakıp ilkbahar bakımlarını yapacaktım.Nisan ayı başlarında ani kararımı verdim gece saat 24 sularında yola koyuldum.Daha kısa olduğu için Çankırı-Kastamonu yolunu tercih etmekte idim.Kararımı değiştirdim Çorum-Samsun güzergahından gideyim dedim.
Yalnızdım.Arabamdaki FM dalgalarıyla oyalanıyordum.Acele etmeme de gerek yoktu.Ilgıt ılgıt esen seher yeli gibi 80-90 km.hızla yol alıyordum.Zaten benim en ideal km.lerim bunlar.Aşırı hız sürekli felaket getirir.Bunu hiç aklımdan çıkarmıyorum.Trafik canavarına yakalanmamak için inanın azami gayretimi gösteriyorum.Sabrediyorum.Sabrın sonu selamettir diyen atalarımıza da rahmet diliyorum.
Biraz yol aldıktan sonra 1990-1993 yılları arasında görev yaptığım Samsun’un Asarcık İlçesine uğramayı düşündüm.Sabah namazında cemaate yetişebilmem için gaz pedalını çok hafif gıdıklamam lazımdı.Öyle de yaptım ama Asarcık’a vardığımda cemaat camiyi terkediyordu.Ferdi olarak kıldığım namazdan sonra eskiden görev yaptığım dairenin karşısında Hamit Amcayı Ziyaret etmeyi düşündüm.Evin önüne vardığım da ortalıkta hiç kimseler yoktu.Arabanın içinde yaklaşık bir saat kadar bekledikten sonra kapıyı çalmaya karar verdim.Gecekonduvari evin kapına vurdum bir taraftan da Hamit Amca diye çağırıyordum.Az sonra mahmur gözlerini ovarak çizgili pijamalarıyla Hamit Amca karşıma dikildi.Selamlaştıktan sonra tanıyıp tanımadığını sordum.O kendine has Çerkez şivesiyle tanıdım desem yalan olur amma Recep Bey diyesim geliyor dedi.Unutmamışsın dediğimde boynuma sarıldı.Nasıl unuturum nasıl.Evin kapısına her çıktığımda şu aşıladığın kiraz ağacını görüyorum.Kirazını yerken de size hep dua ediyoruz dedi.Eve buyur dediğinde fazla zamanımın olmadığını geçerken uğradığımı söyleyince Buyur buyur evde kimse yok zaten dedi.Fatma Teyze öldü mü yoksa deyiverdim çok şaşırmıştım.Ölmedi ama çok hasta deyince eve girdik.Hamit Amca ‘Hanım bak kim geldi tanıyabilecek misin dedi.Tuttu zorla yatağına oturtturdu.İki tarafını yastıklarla besledi.Bu hali görünce dilim tutuldu.Gözlerim doldu.Fatma teyze ayaklarımdan gözlerime kadar birkaç defa süzdükten sonra tanıyamadım hayır tanıyamadım deyince Hamit Amca söze girdi.İlçe Tarım’da Recep Bey Esma Hanım iki de çocukları vardı deyince tekrar yüzüme baktı mahzun bir şekilde kafasını salladı.
Oturdum sandalyeye.Hastalığını sordum.Yüksek tansiyondan beyin kanaması deyince hani bize patıl ekmek yapardın tuzluca tereyağını alıp gelip yerdik.Aşırı tuz zarar verdi dedim.Tuzlu yemeyi de severdim dedi.Buna rağmen suyu da fazla içmezdim.Böbreklerde iflas etti.Haftada iki gün diyalize (Samsun’a) gidiyorum. Her seferi 60 lira deyince yüreğim iyice acıdı.Bağ-kur maaşı buna ancak yetiyor.Devletimizden Allah razı olsun son çıkan yasa ile evde yatalak hasta bakanlara 400 lira maaş veriyor.Gelinim bu maaşı alıyor da ocakta tencere kaynıyor dedi.
Hayri nerelerde dedim.Oğlumuz hayri’yi 4 yıldır görmedik.Spastik özürlü kızı yüzünden Samsun merkeze tayin yaptırmıştı.Hanımını yüzüstü bıraktı tekrar evlenmiş 3 çocuğu da nafaka ile falan geçiniyor deyince beynimden vuruldum.Dillerm tuutldu.Ama 3 beyaz tuz şeker ve un ile ilğili sitemde daha önce yazdığım 3 hekim başlıklı fıkra aklıma geldi onu tekrar tekrar okumakta fayda var.
Ne oldum deme ne olacağım de darb-ı meselde anlatılanlar da bunlar olsa gerek.En büyük sermaya sağlıktır herkese sağlıklı günler.