3 Aralık 2008 Çarşamba

Şimdiki öğrenciler şanslı

Bebekler, dünyaya gelmek istedikleri ülkeyi yada enlem, boylamları talep etme şansına sahip değiller.Tercih şansları olsaydı anneler bu isteklerini canı pahasına yerine getirirler,babalar da annelere yardımcı olurlardı.Çünkü anne ve baba bebekleri için canını tehlikeye sokmaya amadedirler.Benim böyle şansım olsa anneme ve babama hiç kıyamaz insiyatifi onlara bırakırdım.

Hasbel kader ben de güzel Anadolumuzun batı Karadeniz bölgesinin en ince burunu olan Sinop Vilayeti’nin yeşili bol engebelli bir köyünün en tenha yerinde dünyaya gelmişim.Evden tarlamıza,ahırdan bahçemize mütavazice gidip gelmişiz.Bayramlarda büyüklerimizin elini utandığımızdan öpememişiz.Adımızı soranlara cevap veremeyip omzumuzu silkelemişiz.Yabancı ile göz göze gelmemek için hep ayak uçlarına bakmışız.

Okula başladığımız ilk gün öğretmenin masasının üzerinde bir değnekle karşılaşmıştık.Dayak korkusu yüreğimize bir hançer gibi saplanmış,beynimize muhtarın mühürü gibi kazınmıştı.O zamanlar muhtar demek otorite demekti.Hiç birimizin evinde saat yoktu.Zaman, tahmini olarak hesaplanır ya da güneşe göre hareket edilirdi.Diyelim ki , havanın sisli olduğu bir gün yada yanlış tahmin edip derse geç kalındığı gün ne olurdu.O gün öğretmenin cezai müeyyide menüsünde ne varsa artık.Avuç içlerine dayak mı vurulur,koparcasına kulak çekilip enseye tokat mı atılır,yoksa kafa tahtaya mı vurulur,Bir iki şamarla def mi edilir ? orası yaradana malum olurdu artık.Derste arka tarafa dönersen,fısıltı yaparsan,arkadaşından silgi istersen,öndeki arkadaşından jilet ,çakı sorarsan(kalem açacağı zaten yok)öğretmenin sezmemesi mümkün değil.Ringte rakip boksöre boks yapar gibi neresi olursa olsun yumruklar atılırdı.Bu yumruklar 8-10 yaşındaki öğrenciye.Üstelik öğrencinin koruma kaskı bile yoktu.Hakaretler,aşağılamalar da işin cabası tabiî ki.Öğretmen sual sorduğu zaman dayak korkusundan kem küm edip bildiğimiz soruya cevap veremediğimiz olurdu.
Sohbet esnasında Osmanlının gericiliğinden bahsederiz.Bu olay Osmanlı zamanında olmuyordu.Cumhuriyetin 40ncı yılından sonra oluyordu.Bu öğretmenlere öğretmen okulunda okurken dayak atma dersi mi verilmişti.Yada bu öğretmenlerin vicdanı tatilemi çıkmıştı?Yoksa Allah bunlara hoşgörü denen hasleti nasip etmemişmiydi.Yine konuşurken “eli öpülesi öğretmen,heykeli dikilecek adam” deriz.Bu öğretmen bunları hak etti miydi acaba.Bir yerde haksızlık olmasın.Öğretmen kendi çocuğuna da,akrabasının çocuğuna da aynı muameleyi yapıyordu.Öğretmen öğrenciye verdiği emeğinin karşılığını devletten maaş olarak alıyordu.Ekstradan öğrenciye hizmet etmiyorduki.İstisnai durumdaki öğretmenlermi tenzih ediyorum.

Atatürk demişti ki,”Muallimler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır”.Böyle yetişen öğrenci eser mi bırakır? Yoksa vatanserver mi olur(.Ben yine şükrediyorum.Öğretmenleri yetiştiren Eğitmenler falaka ile cezalandırıyorlarmış.)Onların bizde hakları yok ama biz yine onlara hakkımızı helal ediyoruz.Onun için diyorum ki.şimdiki öğrenciler çok şanslı.

Hiç yorum yok: